YS.COM: Bize kısaca kim olduğunuzdan
söz eder misiniz?
T.P.:
Hayatımın çoğunu öğretmenlik ve gösteri sanatçılığı yaparak geçirdim,
tıpkı annem ve babamın benden önce yaptığı gibi. Sirklere ve komediye
özel bir ilgim oldu, bu da beni cambaz, sihirbaz, ateş-yiyen ve akrobatik
palyaço olarak çalışmaya itti.
YS.COM:
Kuklalara olan ilginizin kaynağı nedir?
T.P.:
Babam yıllarca tek başına çalışan bir kukla ustası idi, daha sonra
bunları öğretmeye ve kitaplar yazmaya başladı. Kuklaların içinde büyüdüm,
ama işimin onlar olacağını düşünmemiştim.
YS.COM:
Kariyerinizin ilk adımı “Dark Crystal” oldu. Bu projeye nasıl dahil
oldunuz?
T.P.:
Babam öldüğünde “yaşamak için komiklik yapmak” felsefesini bırakmam
gerekti, ve bana yeni bir yetenek kazandıracak olan mimiğe/pandomime
çalışmaya karar verdim. Pandomim öğretmenim Dark Crystal’da çalışabileceğimi
umuyordu (Greystoke’un maymun hareketini o geliştirdi). Büyük yaratıkların
içinde mmik, akrobatlık veya dans yetenekleri gerektiren yeni bir
filmin seçmelerine katılmamı söyledi.
YS.COM:
Dark Crystal’dan sonra sıradaki proje Return of the Jedi idi. Bu projeyi
ilk duyduğunuzda ne düşündünüz?
T.P.:
Dark Crsytal’da birkaç ay oynadıktan sonra bir sonraki film Return
Of The Jedi idi ve aynı stüdyoda (Londra, Elstree) çekilecekti – bu
yüzden ekiptekilerin birçoğu doğrudan yeni filme dahil oldular. Tüm
bunlar bir sırdı (filme “Mavi Hasat” kod adını takmışlardı. İkinci
bir filmde yer alacağım için çok heyecanlanmıştım – artık yeni bir
kariyerim vardı!
YS.COM:
Jabba’nın kuklacısı olarak görev alacağınız size söylendiğinde ne
hissettiniz?
T.P.:
Başlıca karakterlerden birini canlandırıyor olma düşüncesi çok hoşuma
gitmişti. Arkadaşım Dave Barclay ile böylesine büyük bir filmin birkaç
sahnesinin starı olmuştuk.
YS.COM:
O devasa Jabba kuklasının içine girmeden önce herhangi bir hazırlığınız
oldu mu? Kuklanın içinde kaç kişi vardı?
T.P.:
Dave sağ kol ve eli ayarlamıştı, sol elini Jabba’nın ağzını oynatması
için ayarlamıştı ve bir mikrofona İngilizce replikleri söylüyorduk.
Ben sol kol ve eli kontrol ediyordum, ve aynı zamanda kafasını ve
vücudunu hareket ettiriyordum. Sağ kolumla da ihtiyacımız olduğunda
dilini oynatıyordum! Eğer kuyruğunu oynatacaksak, bizimle birlikte
içeri Mike Edmonds giriyordu. Ayrıca bazı göz oynamalarını da diğer
görevliler uzaktan kumanda ile yapıyordu.
YS.COM:
Jabba’yı
seviyor musunuz (yani onun kişiliğini kastediyoruz)? Kuklanın içindeyken
yaşadığınız deneyimlerinizden söz eder misiniz?
T.P.:
Jabba’yı gerçekten severim. İmparatorluğa ait değildir – o sadece
bir korsandır, tıpkı Han Solo gibi – alçak biridir ve tam bir yaratıktır!
Dave ve ben, onun hareketlerini ve havasını yansıtmaktan hoşlanıyorduk
– içinde yanlız olmamıza karşın – diğer oyuncuların film setinde sosyal
hayatları vardı, fakat biz Jabba’nın içine girer ve bütün gün orada
otururduk… sadece ikimiz!
YS.COM:
Size
en zor anı yaşatan olay hangisi oldu?
T.P.:
Muhtemelen Jabba’nın kurbağayı yediği sahne idi. Kafa kısmını sağ
elimle öne doğru eğerken Jabba’nın sol eli ile kurbağaya erişmeliydim.
Plastik kurbağa elime tutuşturuldu ve ben de onu ağız kısmına götürdüm.
Dave ağızı açacaktı ki ben de bu sayede kurbağayı içeri atabilecektim,
sonrasında da çiğneme hareketi gerçekleşecekti. Sol elimi kafa kısmından
çekip, Jabba’nın dudaklarını yalaması için dil kısmına sokmalıydım!
Tek ölçütünüz küçük siyah-beyaz bir televizyondan görebildiğiniz Jabba
görüntüsü olduğu hesaba katılırsa zor bir sahne idi.
YS.COM:
Sette hiç unutamadığınız bir anınız oldu mu?
T.P.:
Evet, sanırım Prenses Leia’nın Jabba tarafından yakalanması idi (Han
Solo’yu kurtardıktan sonra) ve dilini dışarı çıkartıp oynatması gerekiyordu.
İlk birkaç sefer Carrie Fisher çok korkmuş gözükmüyordu, bu yüzden
yönetmen telsizden dili daha uzağa çıkarmamızı söyledi. Dil korkunçtu,
salgı ile kaplanmıştı, ama diğer çekimde onu daha uzağa çıkarabilmiştim.
Bir kargaşa duydum ve yönetmen “Kes” diye bağırdı. Ve daha sonra “bir
dahaki sefere daha az..” dedi. Anlaşılan o korkunç dil ile Carrie’nin
yüzünün sağ kısmını aşırı derecede yalamıştım. İşimi kaybedeceğimi
sanmıştım.
YS.COM:
George Lucas ve diğer oyuncular ile çalışmak nasıl bir duygu (özellikle
Carrie Fisher ile)?
T.P.:
Çok hoşlandım, fakat onlarla diğer oyuncular gibi sette yeterince
vakit geçiremedim. Genellikle ortalıkta takılarak ve bekleyerek zaman
geçiriyorduk. Dave ve ben Jabba’nın içinde oturup hareketleri çalışırdık,
sadece Carrie, Anthony Daniels ve Mike Carter ile hareketlerimizi
konuşmak için Jabba’nın altındaki delikten dışarı çıktığımızda tanıştık.
Richard Marquand ile daha çok konuşurduk. George birkaç kez sete gelirdi,
ama onunla konuşmadım.
YS.COM:
Yoda’nın kuklacısı Franz Oz ile hiç anınız oldu mu?
T.P.:
Evet, Dark Crystal’da onunla altı ay yanyana çalıştım, onu biraz tanırım.
Little Shop of Horrors filminde birlikte çalışırken, bazen kuklacılar
ile takılırdı. Yönetmen olduğu zamanlarda masa tenisi masası getirir,
etrafta takılırken biraz daha rahatlamamızı sağlardı. Ona karşı oynadım
(ve her zaman kaybettim), iki kişilik takımlı oyunlarda da onunla
beraber oynadım. Onu severim...ve onun bir komedi dahisi olduğunu
düşünüyorum.
YS.COM:
80’lerin ve 90’ların filmlerinde çoğunlukla kuklalar kullanılmış olsa
da bugün kuklaların yerini bilgisayar efektleri ve animasyonları aldı.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
T.P.:
Üç boyutlu ve gerçekçi hareket edebildikleri için kuklaları tercih
ederim, ancak kuklaları gerçekmiş gibi göstermenin zor olduğunu kabul
ediyorum. Normalde kuklaların kendine has çizgi film tarzında bir
gerçekçiliği vardır, gölge oyunu olan Karagöz ve Hacivat gibi. Bu
sebeple kuklaları insanlar arasında gerçekmiş gibi göstermek bazen
zor olabilir, onları bu şekilde kabul ederiz..
YS.COM:
Kuklacılık ve animatroniğin geleceği ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
T.P.: Bence her iki dalın da film yapımında
önemli bir yeri var. Bazı filmler büyük bütçeli oluyor bazıları ise
düşük bütçeli. Bazen dijital efekt kullanmak tehlikeli sahneleri dublörle
çekmekten daha ucuza gelebiliyor. Bazen de kukla kullanmak ucuz bir
yol olabilir.
YS.COM:
Yeni üçlemedeki 3 boyutlu Jabba hakkında düşünceleriniz neler? Jabba’yla
çok yakından ilgilenen biri olarak size göre yeterince gerçekçi miydi?
T.P.:
Hayır, Special Edition için yaptıkları ilk deneme olan dijital Jabba
hoşuma gitmemişti. Şu an daha yeni bir Jabba modeli üzerinde çalışıyor
olabilirler (canlı film çekimi için değil). ‘Gizli Tehlike’ deki Jabba
orijinal dizayna daha çok benziyordu, ama yine de kukla Jabba’nın
etrafındaki doğa ve insanlara etkileşimini yakalayamıyordu.
YS.COM:
Star Wars filmeri birkaç yılda bir tekrar gösterime giriyor, bu konu
hakkında ne düşünüyorsunuz?
T.P.:
Aslında bu beni pek ilgilendirmiyor çünkü ben yeniden gösterimlerden
para almıyorum. 1981/2 yılları arasında kontratımıza gore hakettiğimizi
aldık ve kontratımızı tamamlamış olduk. Bu sebeple daha sonar çıkardıkları
ürünlerden (CD,DVD vs..) çalışmamızın karşılığı olarak birşey almadık.
Böyle büyük bir medya olayıyla bağlantım olduğu için mutluluk duyuyorum.
Bir çok genç seyircinin Return of the Jedi filminde Jabba’nın kukla
ile canlandırıldığını öğrenince şaşırmaları beni mutlu ediyor.
YS.COM:
Diyelim ki önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde Lucasarts’taki kişiler
ROTJ’u dijitalleştirme kararı aldılar ve kukla Jabba’yı dijital Jabba
ile değiştirdiler. Ne hissederdiniz?
T.P.:
Böyle bir şey hoşuma gitmezdi ancak tabii ki bu durum şu ana kadar
yapılan dijital Jabba’lar ile kukla Jabba’yı karşılaştırmak için iyi
bir fırsat olurdu. Mesela Max Rebo’nun grubu ile zaten bir oynama
yaptılar. Yine de hala filmin orijinalini izlemeyi yeğleyen hayranlar
da var (mesela bazılarının yönetmenin kurgusunu izlemeyi istemesi
gibi).
YS.COM:
Tarafsız, normal bir seyirci olarak baktığınızda animatronikleri mi
yoksa ve dijital grafikleri mi görsel olarak daha iyi buluyorsunuz?
T.P.:
Animatronikleri tercih ederim ama ben eski usüllere alışkın biriyim.
Bilgisayar oyunları ve yüksek çözünürlüklü videolar izleyerek büyüyen
gençler ekrana daha başka bir göz ile bakıyorlar. Bana gore dijital
grafikler fazla parlak ve gerçek dışı, bir insanın düşerken yer çekiminin
uyguladığı kuvvet bana gerçekçi gelmiyor. Diğer taraftan ucuz kuklalar
da dikkatinizi dağıtabiliyor. The Neverending Story’de şans ejderi
Falcor’u hiç inandırıcı bulamadım (ayrıca kitabını tercih ederim!).
Mükemmel kombinasyona öyle dalıp gitmelisiniz ki bunu nasıl yaptıklarını
düşünmeye fırsatınız olmamalı, böylece hikayenin akışına kapılmalısınız.
Ya da Jurrasic Park’ı ele alalım, bahsettiğim her iki öğeyi de birbirine
öyle iyi karıştırıyor ki anlamıyorsunuz bile. Başka bir seçenek olarak
ise Chucky filmindeki gibi kuklalara has gerçeksizliği kabullenebilirsiniz.
Veya Jim Henson’un Dark Crystal’da uyguladığını yapar ve kuklaları
canlı insanlarla yan yana koymazsınız.
YS.COM:
Kolleksiyonerliğe ilginiz var mı? Topladığınız herhangi bir nesne
var mı?
T.P.:
Hayır, herhangi birşeyin koleksiyonunu yapmıyorum – en favori konum
olan cambazlık, sirk ve sihir hakkında bile. Kendimi gerçek bir Star
Wars hayranı olarak görmüyorum – ben sadece altı filmden birinde oynadım.
Fakat, etkinliklerden bir iki hatıra eşyası var…
YS.COM:
Şu anda üstünde çalıştığınız herhangi bir proje var mı?
T.P.:
On yıl kadar önce sanatçı olarak çalışmayı bıraktım (61 yaşındayım).
Tek bir şehirde yaşıyorum, yerel kütüphanemde bilgisayar ve web ile
ilgili çalışıyorum. Pek seyahat etmiyorum son zamanlarda. Genç bir
arkadaşımın benim için çizimlerini sağlayacağı bir çizgiroman senaryosu
yazdım. Birkaç senedir sihir ve zihin okuma hakkında araştırmalar
yapıyorum, belki bir gün yeni bir şov hazırlayabilirim. Sanırım hayatım,
deneyimlerim düşüncelerim ve hayallerimle ilgili kitabımı tamamlayabilirim.
YS.COM:
Websitemiz hakkında ne düşünüyorsunuz?
T.P.:
Muhteşem gözüküyor! Elbette, Türkçe okuyamıyorum, o yüzden çok şey
kaçırıyorum. Pek az şey keşfedebildim ve fan art bölümünüzden hoşlandım,
fakat her köşeyi ziyaret edemedim. Burada çok şey var!
YS.COM:
Sizi Türkiye’de görmek bizi sevindirir, ülkemizi ziyaret etme konusunda
planlarınız var mı?
T.P.:
Ben buluşmalara katılmayı kendim planlamıyorum, hayranlar ya da organizatörler
çağırıyorlar genellikle. Çünkü benim düzenli bir işim var artık, ve
fazla seyahate zamanım yok. Birkaç yıl önce Türkiye’ye gelmeyi düşünmüştüm
ancak geliş zamanında birşeyler oldu ve kendimi Barselona, İspanya
sokaklarında gösteri yaparken buldum! Eskiden ortalıkta sık dolanırdım...
YS.COM:
Son olarak Türkiye’deki Star Wars ve Jabba hayranlarına bir mesajınız
var mı?
T.P.:
Sizden haber almak ve insanların geçmişte yaptıklarımızı takdir etmeleri
gurur verici. Umarım şu ana dek yapılmış olan filmlerden zevk almaya
yıllar boyunca devam eder ve George Lucas’ın yapmayı planladığı yeni
Star Wars filmlerden ve dizilerden de aynı tadı alırsınız. Eğer Türkiye’ye
gelirsem ya da siz yurt dışında bir fan buluşmasına katılacak olursanız
umarım sizlerle tanışabilirim!
Bo
Shuda! Ho ho ho ho ho….!